1️⃣
DEM Partisi, her seçim öncesi ve sonrası tartışılan, adayları Kandil belirliyor eleştirisinden kurtulmak için 2024 Yerel Seçimlerine birer ön seçim ile hazırlanma kararı aldı.
Fakat bu ön seçimleri de maalesef eline yüzüne bulaştırdı. Aday adaylarına 50+1 baraj şartı konulmasına rağmen bu yasa birçok yerde işletilmedi.
Çoğu yerde 50+1 barajını geçen adayların yerine üsttenci bir usulle DEM Partililere farklı adaylar dayatıldı. Nitekim, Mardin ve Diyarbakır gibi iki büyükşehir bu dayatmanın en görünür illeri oldu.
Van'da ise bu tavır çok ufak bir farkla tezahür etti. Normal şartlarda kadın adayı Neslihan Şedal 50+1 barajını geçmesine rağmen; aralarındaki 55 oy farkıyla ikinci tura kalan iki erkek aday arasından Abdullah Zeydan, DEM tarafından aday gösterildi.
Bu bilgiler ışığında, aslında DEM Partisi kendi içinde kayyum uygulamasını daha ön seçimlerde başlatmıştı. Daha ilginci ise birçok yerde kadın aday gösteren ve eş başkan olarak erkek adayları tercih eden DEM Partisi, her ne hikmetse Van'daki ön seçimlerde birinci çıkan kadın adayı dâhi es geçmişti.
Delegelerinin kadın aday tercihine rağmen kendi koyduğu kuralı hiçe sayarak ve ayrıca işte bugün üzerinde de çokça tartıştığımız Abdullah Zeydan'ı aday göstermişti.
2️⃣
Gelelim Abdullah Zeydan ile ilgili bölüme... Mahkemeleri süren, birçok kere ceza alan A. Zeydan'ın sürekli dolaşımda olan videosunda askeri ve polisi kastederek "PKK, sizleri tükürüğünde boğar" cümlesini sarfettiğini görüyoruz.
Her şeyden bağımsız olarak soruyorum: Şimdi salt bu sözü söyleyen birinin, seçildiğinde kendisini koruyacak olanların yine aynı polis ve asker olduğunu bile bile bu ladesi oynamak neyle açıklanabilir?
Veya yıllarca Türkiye halklarından birçok konuda fedakarlık yapmalarını beklerken, Kürt halkının hatırı sayılır bir kesiminden oy alan DEM Partisinin insanların gözünün içine parmak sokarcasına, diğer kesimlerin duyarlılıklarını hiçe saymalarına ne denilir?
3️⃣
Son olarak, "bütün kadıları dolaş en son yine vicdanına danış" derler. Bütün bu açıklamalarıma rağmen, doğrusu bu hususta vicdanım verilen karara karşı rahat değil.
İlgili mahkemenin A. Zeydan lehine verdiği kararın ayrı bir garabet, YSK'nın A. Zeydan aleyhine verdiği kararın ayrı bir dert olduğu bu mesele herkesi germiş ve toplum nezdinde rahatsızlığa neden olmuştur.
Ki bu rahatsızlığın en büyük müsebbibi ise -kasıtlı mıdır değil midir bilmediğimiz bir şekilde - parti fark etmeksizin ikinci sıra adayına verilmiş olmasıdır.
Şahsi kanaatim eğer bir karar verilecekse, doğru kararın, ilgili şahsın veya şahısların mazbaata almasına karşı bir suçu varsa dâhi mazbaatasının kendisine verilecek olmasıdır. Daha sonrasında hukukun vereceği kararlar ile ya görevinin devamına ya da ikinci sıradaki parti adayları yerine devletin atayacağı kayyum uygulamasına geçilmesidir.
Böylece hiçbir parti de zan altında kalmaz, bırakılmaz. Hele Sn. Cumhurbaşkanı'mız ve Genel Başkanı'mız Recep Tayyip Erdoğan bunca hakaret ve hak etmediği suçlamalar ile başbaşa kalmaz!
Not: İnsanları sokağa çağırmanın ve olayların yaşanmasına sebep olanlara gelince, onlar da bilsinler ki bu ülke iç karışıklıklardan çok çekti. Ve her defasında da bu olaylar sadece ülkenin zaman, insan ve maddi kayıplarına yol açmaktan başka bir şeye de yaramadı. Ki zaten yaramazdı da. O yüzden bu konuda da herkes sağduyulu davranmalı ve sorumlulukların farkında olarak söylemlerine dikkat etmelidir.
Ahmet Maruf Demir

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder