Zilhicce Ayındayız. Hac Mevsimi'nde.
İnsan gerçek karakterini, nasıl bir huya sahip olduğunu öğrenmek istiyor ise muhakkak hac veya umre maksadıyla Mekke'ye yolculuk yapmalıdır.
Bu yolculuk esnasında karşılaşacağı olumlu veya olumsuz her ne varsa, mevcut durumlar karşısındaki tutumu onun gerçek benliğini salık verir.
Orada rol yoktur. Yapmacıklık yoktur.
Dünyevî her ne varsa, umre ve hac ibadeti kastıyla mecburi olarak üzerinden atıldığı için (ihrama girilir) geriye sadece kendi ve Rabbi kalmıştır.
Öz ortaya çıkmıştır. Kişi o dakikadan sonra aynaya değil içine bakmalıdır.
Anlık gelişmelere bağlı olarak (imtihan), kişinin o an o duruma göstereceği söylem, eylem, hâl ve hareket pratiğiyle daha sonrasında ya asıl kendisiyle gurur duyacak ya da yine asıl kendisiyle pişmanlık yaşayacaktır.
Rabbi'mizin, kitab-ı mubinde (Bakka, Makkah) Mekke için, "şehirlerin annesi" ibaresini kullanmasından maksadın bu olduğunu düşünüyorum.
Çünkü şehir dışımızı, anne ise içimizi okur!
Bütün şehirleri ve bütün anneleri içine alan bir mekan'da, yine etimolojik olarak "bilme, anlama ve tanıma" manalarına gelen bir zaman dilimi olan Arefe gününü kendisinde barındıran Hac menasikinde içimizden ve dışımızdan kaçış işte bu yüzden mümkün değildir!
İyi-kötü, güzel-çirkin, doğru-yanlış...
Mevcut problemlere karşı tutumunuz ne olduysa nitekim gerçek özünüz, benliğiniz, kimliğiniz de artık o olmuştur. Yani siz osunuz. O da sizsinizdir.
Maalesef ki bu satırları okuyan birçok hacı adayının şuan üzüntüden karamsarlığa kapılarak parmaklarını ısırdıklarını da görebiliyorum. Nitekim bu düşüncelerimizin binlerce gözlem sonucu tezahür ettiğini ifade etmeliyim.
Ama burada bir dakika duralım. Öyle hemen bütün kapıların yüzümüze kapandığını, her şeyin bittiğini düşünmeyelim.
Çünkü...
Şanı yüce olan bir Rabbimiz olduğunu hatırlayalım. Hatırlatalım.
Verdiği nimetlere sonsuz şükürler olsun ki o bizler gibi sabırsız değil.
Her türlü noksanlıklardan münezzeh olan Rabbimiz bizler gibi hemen bir yargıda, infazda, cezada bulunmuyor.
Hamdolsun.
Hataların düzeltilmesi, yanlışlardan dönülmesi, eksiklerin giderilmesi için insana zaman tanıyor.
Bir hacı adayı içinde işte bu zaman aralığı Arafat meydanından, şeytan taşlama alanına (Jamarat) varıncaya kadar olan süredir.
O süre zarfında kötülüğü iyiliğinden, çirkinliği güzelliğinden, yanlışlığı doğruluğundan fazla olduğunu fark etmiş ise Müzdelife'de toplayacağı taşların üzerine bütün o olumsuz hasletlerini bağlayarak o şekilde şeytanı, şeytanını, şeytanlarını taşlamalıdır.
Böylece içindeki şeytani vesveselerden, fısıldamlardan, tahriklerden kurtulacağını ummalı ve bu uğurda BismillahiAllahuEkber nidasıyla duasını yapmalıdır.
İşte bu, tünelden önceki son çıkıştır.
Ya kendimizle yüzleşir, kötü olan özümüzü, benliğimizi, kimliğimizi şeytan taşlama alanına atarız. Onları orada bırakır ve ilahi olanın nefesiyle, yeniden doğmuş bir şekilde daha önce Kal-u Bel'a'da olduğu gibi birkez daha sözleşmek için Rabbi'mizin evine, Beytullah'a, Kâbe'ye doğru yola revan oluruz.
Ya da şeytanın en etkili silahı olan kibir farikasıyla bütün o olumsuzluklarımızı görmezden gelerek, yine aynı kendimizle boşa koşturmuş, boşa yorulmuş ve boşa harcamış bir şekilde ziyana uğrayanlar gibi geri gelir ve kendimize yazık etmiş oluruz!
Nihayete ererken...
Rabbimiz hac niyetiyle şuan Mekke'de bulunan bütün hacı adaylarımızın haccını şimdiden kabul eylesin. Arafat'a çıkmayı ve vakfe duasında bulunmayı da herkese nasip etsin inşallah.
Ahmet Maruf Demir
#hac #umre @öne çıkar

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder