13 Ocak 2024 Cumartesi

BİZ SİZİ TANIYORUZ. SİZ DE BİZİ TANIYIN!

Güney Afrika Cumhuriyeti, Lahey'de İsrail'in Gazze Katliamı üzerine dava açıyor. Türkiye Cumhuriyeti ise Sn. Cumhurbaşkanı'mız Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde İsrail'in savaş suçları belgelerini Güney Afrika Cumhuriyeti'ne destek amaçlı Lahe'ye gönderiyor. Ki Gazze'ye desteğimiz de -kimine göre az, kimine göre çok- en başından beri zaten ortada duruyor.

İşte tam da bu gelişmeler yaşanırken, uzun bir süredir ABD ve İsrail'in taşeronluğuna soyunduğu aşikâr olan PKK, (ki bence ortada PKK diye bir örgüt yok. tamamen ABD'nin bölgedeki silahlı gücü demek daha doğru) askerlerimize saldırı yapıyor.

Peki, sosyal medyada konuşulan ne? Irk, dil, din farketmeksizin faşistçe söylemler... "PKK saldırdı" üzerinden Kürt-Türk ayrıştırması, "Gazze'ye destek verilmiyor" üzerinden kim daha çok Müslüman yarıştırması!

Türkiye müdahil olsun. Türkiye yeterince ses çıkarmıyor. Askerlerimizin sınırda ne işi var? Ya hu insan bunları söylerken 1 Ocak İstanbul mitinginden ve şehitlerden utanır be! Ama işte, bu fitne ve fesada inananlar da olmuyor değil!

Lakin mızrak da artık çuvala sığmıyor. Bir Müslüman ve bir Kürt olarak lafı eğip bükmeye gerek yok. Ne de olsa her şey gözümüzün önünde oluyor.

Önceleri şöyle düşünürdüm. HEP, HADEP, BDP, HDP, Yeşil Sol Parti, DEM ve PKK... Bunlar, tektipçi, vesayetçi anlayışın tezahürlerinden biri olan Kürt sorununun çözümü noktasında yanlış veya doğru bir tutum sergiliyorlar. O yüzden bir şekilde bu meselenin vuzuha erişmesinde  muhatap alınmaları gerekir vs.

Ama gel gelelim, Kürt sorununun muhatabı olduklarını söyleyenlerin tutum ve davranışları, "dam üstünde saksağan, vur beline kazmayı" gibi alakasız bir biçime evrildi.

Bir yanda Kürt meselesinin müsebbibi olan CHP'nin, dolayısıyla Türk Solu Ve Kemalizm'in aparatı konumuna gelen DEM Parti. Diğer yandan ABD'nin, dolayısıyla İsrail ve Siyonizmin taşeronluğuna soyunan PKK.

Öte taraftan bütün bunların arasında ezberci bir İslamcılık eleştirisi yapıp ardından Kürt sorununa İslami bakış savunma/mülahazasında, Demirtaş'ın da tıpkı , Öcalan'ın "Maskeli Tanrılar Ve Örtük Krallar Çağı" kitabında ifade ettiği çelişik ve küçümseyici ifadelerin benzerini terennüm etmesi. 

En önemlisi ise parmak ayı gösterirken; aya değil de, parmağa bakmamızı isteyen ve övünç kaynakları Müslümanlık olan Kürt halkı ile Türk halkını içerden; tevhid bayrağı üzerinden İslâmî kesimi, seçim süreci üzerinden de Alevileri hedef gösteren bir dille 80'lere, 90'lara döndürmek isteyen oyun kurucular.

Mesela daha dün, Kürtlerin en büyük şehirlerinden biri olan Diyarbekir ortasında, Rudaw Muhabirine neden Kürtçe konuşuyorsun minvalinde sözlü bir saldırı yapıldı.

Vay be... Ne kadar da cesur bir hareket! Ama o da ne? Durun bir dakika... Şöyle filmi biraz geri sarınca birde ne görüyoruz?

Aynı muhabir iki gün önce AK Parti Milletvekili'miz Sn. M. Galip Ensarioğlu ile Kürtçe röportaj yapmış. Bu röportaj aracılığıyla Kürt ve Türk kardeşliği noktasında önemli çağrılarda bulunulmuş, Kürt sorunu bağlamında yoğun bir CHP eleştirisi yapılmış ve bir sıkıntı da yaşanmamış.

Ne kadar ilginç değil mi? Trajikomedya'nın dik alâsı bu olsa gerek!

Ama, yok. Artık yemezler. Hamdolsun ki ne Türkiye eski Türkiye... Ne de Kürdüyle, Türküyle, Zazasıyla, Arabıyla ve daha nicesiyle bütün halklar, özellikle de gençler eskiden olduğu gibi öyle hemen yönlendirmeye müsait bir durumda!

Gelişmiş, çok şeyi tecrübe etmiş ve halkları bilinçlenmiş bir ülke artık Türkiye... Yeni Türkiye!

O yüzden... Evet, içimiz yanıyor. Gözyaşımız akıyor. Kalbimiz kanıyor. Ama kimin kimlerle birlikte olduğunu herkes daha iyi görüyor. Kimlerin bize bu acıları yaşattığını herkes daha iyi öğreniyor.

Velhasılı,

Birbirimize daha çok ihtiyacımızın olduğu gerçeğinden uzaklaşmamalı, birliğimize ve beraberliğimize daha çok sahip çıkmamız gereken günlerden geçtiğimizi unutmamalıyız.

Allah'ın laneti başta ABD olmak üzere bütün zalimlerin ve fitnecilerin üzerine olması bedduasıyla...

Ahmet Maruf Demir



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder