Yükselen bir feryat vardı içinde. Ezilmiş bir halkın bağrından fışkıran tomurcuk kök salmaktaydı toprağa. Medeniyetlerin beşiği İstanbul’da…
Köhnemiş ideolojiler deniz gözlerini köreltmişti bu şehrin.
Savaşmadan da yıkılan bir tarih var şimdi Fatih’te, sur dibinde.
Sırtlanlar sırtlarından ısırdıkları fikirlerin kanlarını karıştırıyordu çaylarına. Sırtlanlara inat ise yiğit kadınların doğurdukları kızanlar yeni terlemiş bıyıklarından dahi utanmadan asli konumuna getirebilmek; İslambol’u yeniden solumak için terleriyle yağladıkları kazıklardan gemiler yürütüyorlardı.
Nefes alabildikleri kadarıyla…
/ Şimdi bir mıh gibi şu cami betonuna bedenimi çakıyorum. Damarlarımdan süzülen kanlarda yüzdürün kutsanmış ruhumu. Binen binsin dört kollu salıma. Duysun çağlar ve nesiler boyu sesimi /
Namazlardan sonra şehadeti arzulayan şahitler kıskandırıyor tacirleri. Cennet karşılığında satışa çıkarılmıştı canlar.
Pazar kurulmuş ve halk toplanmıştı. Her şey olması gerektiği yerdeydi. Gök beyaz. Yer beyaz. Eksik kalan kan kırmızısı ahenk katıyordu tabiatın kompozisyonunda.
Not: Daha Önce "Şubat Her Müslümanın Yüreğinde" Başlığı Altında Yazdığımız Şubat Şehitlerimizi; Nasipse Yakında Çıkacak Olan, 'Ve Allah İnsan İle Konuştu' Kitabımıza da Aldık!

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder