13 Kasım 2022 Pazar

Yeni Bir Anayasa, Yeni Bir Süreç Ve Kürtler

Türkiye Yüzyılı'nın en önemli sacayağı hiç şüphesiz ki yüzyıla varan vesayetçi anlayışın doğmasına teşne ve yoruma açık maddeleri içinde barındıran mevcut Anayasa'da düzenlemelerde bulunmaktır.


Akabinde bu ülkenin her bir ferdinin kederine, derdine merhem sürecek ve bütün kesimleri kuşatarak Türkiye'nin yeni yüzyılına yakışacak olan sivil bir anayasa yapmaktır.


Nitekim Sn. Cumhurbaşkanı'mız Recep Tayyip Erdoğan'ın Türkiye Yüzyılı programının son bölümünde yapmış olduğu "Gelin" çağrısı, hiç şüphesiz bu hususa matuf bina edilmiştir.


Ammavelakin...


Bu çağrı sonrası atılan birkaç adım özellikle biz Kürtlerin yaşamış olduğu bölgemizde farklı algıların oluşmasına neden oldu.


Misal;


Kemal Kılıçdaroğlu'nun daha öncesinden tartışmaya açtığı ve siyaseten kendi ayağına sıktığı "başörtüsünü yasal güvenceye alma" gündemi sonrası, Adalet Bakan'ımız Sn. Bekir Bozdağ riyasetindeki komisyon partiler arası  görüşmeleri başlattı.


Bu görüşmelerden birini de HDP'yi ziyaret ederek gerçekleştirdi.


Curcuna işte tam da burada koptu.


Muhalif kesimler, Cumhur İttifakı'nın HDP için daha önce sarfettiği ifadelerin altını harlayarak bu görüşmeyi itibarsızlaştırmaya çalıştı.


FETO ve türevlerinde ise Recep Tayyip Erdoğan'dan kurtulmak için bir umut olarak gördükleri HDP seçmeninin, bu görüşmeden sonra Sn. Erdoğan'a karşı zaten varolan sempatilerinin oya dönüşeceği korkusu sardı.


Tabi birde bu görüşmeden haz duymayan muhalefetin ve ülkenin sürekli kaos yaşamasını isteyen küresel piyonların karşısındaki başta MHP lideri Sn. Devlet Bahçeli olmak üzere Cumhur İttifakı'ndan olan Kürt siyasetçilerden (takip edebildiğim kadarıyla Sn. Abdurrahman Kurt, Sn. Orhan Miroğlu, Sn. Mehmet Metiner, Sn. Alaattin Parlak) birçoğunun bu görüşmeyi olumladığına da şahit olduk.


Naçizane genç bir siyasetçi ve yine bir Kürt olarak bölge halklarının çok daha özgür, çok daha huzurlu ve çok daha güvenli bir ülkede yaşamaları 

 arzu ettiğimiz bir durumdur.


Bölgede bu atmosferin oluşabilmesi için başörtüsü gündemiyle başlayan sürecin daha önce de ifade ettiğimiz gibi yüzyıla yakın vesayetçi anlayışın kırıntılarının dahi ortadan kalkması için elbette bu vesileyle herkese gidilmeli ve herkes ile görüşülmelidir.


Fakat!


Sn. Bakan'ımız Bekir Bozdağ riyasetindeki ekibin, başörtüsünün anayasal güvence altına alma hususunda HDP ile yapmış olduğu görüşmenin bölgede farklı yorumlanmaya başladığını görmekteyiz.


(Son olarak ortada insani ve mahkum hakkından kaynaklı bir sebep olduğundan dolayı S. Demirtaş'ın kalp krizi geçiren babasını görmesi için Edirne'den Diyarbekir'e getirilmesini de ayrı tutarak)


Doğrusu bu şahitliğimizde bölgede siyaset yapan Cumhur İttifakı'nın bütün dinamiklerini sessiz ve aynı zamanda tedirgin bir şekilde olayları izleyen ruh halinin oluşmasına ittiğine tanık oluyoruz.


Neden?


"Bu görüşmeyle aslında ifade edilen HDP ile yeni bir çözüm sürecinin başlatılacak olmasıdır."


Sadece bu cümlenin dâhi tedirginliğin oluşmasına yetecek düzeyde olduğunu görüyoruz.


Çünkü, Efendimiz (sav)'in ifadesiyle şu bir gerçek ki "Mümin bir kişi aynı delikten iki defa ısırılmaz." Aynı yolu kullanıp farklı sonuçlar beklemek hissiyatı iş bu tedirginliğin muhtevasını oluşturuyor.


Adına ister "yeni bir çözüm süreci" diyelim veya farklı bir şey...


Her ne olursa olsun -yukarıda ifade ettiğimiz gibi- bölge halklarının geleceği açısından bu ülkede yaşayan her bir kesimin (Kürt, Türk, Zaza, Arap, Süryani, Keldani, Ermeni - Müslüman, Hristiyan, Yahudi, Pagan, Ateist - Alevi, Sünni- Başı örtülü, başı açık, sakallı, sakalsız, fistanlı, etekli, pantolonlu vs.) tektipleştirmekten, kurşun asker olmaktan çıkartarak özgürlüğünün teminat altına alınması için yeni bir anayasanın elzem olduğu noktasında hemfikiriz.


Burada asıl bahsekonu olan kısım ise -özellikle- Kürtlerin hakları konusunda yapılacak anayasa çalışmasında, daha önce farklı bir süreçte muhataplığı denenmiş ve büyük bir hayal kırıklığı oluşturmuş; yine ve sadece aynı bu kesim mi yeni süreçte de tek muhatap alınacak? sorunsalıdır.


Bu sorunun cevabı çok ama çok önemlidir. Cumhur ittifakını oluşturan partilerin bölgedeki temsilcilerini ve bu ittifaka kendini yakın hisseden kesimlerin tedirginliğini de bu ayrıntı oluşturmaktadır.


Uzun yıllardır hasretle beklenen ve son yıllarda kavuşulan huzur ve güven ortamına kolay kolay gelinmediği gayet açıktır.


Bölge sosyolojisi baskı ve korku politasını artık ayaklarının altına aldığını işaret etmektedir.


Onun yerine inşa edilen huzur ve güven zemininde bütün kesimler çok daha özgür bir şekilde iradesini ortaya koymaktadır.


Bu nedenle iğneyle kuyu kazıldığı ve arkasında nice bedeller bırakarak gelinen bu sürecin berheva edilmemesi için atılacak adımlarda çok daha dikkatli olunması gerekmektedir.


Sn. Cumhurbaşkanı'mız Recep Tayyip Erdoğan gibi basiret, feraset ve dirayet sahibi bir liderin olması bu konuda bölgedeki Cumhur İttifakı'nın dinamiklerini zaten güvende hissettiriyor. Onda şüphe yok.


Bizim burada ifade etmek istediğimiz, Efendimiz (sav)'in müminleri uyaran sözünde hayat bulan ve olması muhtemel senaryoların gerçekleşmemesine yönelik tavsiye ve önerilerde bulunmaktır:


Son kertede...


Kürtlerin hakları konusunun tartışılacağı ve muhatap alınacağı kesim daha önce yapıldığı gibi bundan sonra ki süreçte tek bir parti veya oluşum olmamalıdır. 


Kürt meselesinin bütün taraflarının (STK, Kanaat Önderleri, Dernek, Cemaat, Partiler vs) bir arada olacağı yuvarlak bir masanın kurulması ve kimin ne istediğinin açık ve şeffaf bir şekilde tartışılmasıdır.


Böylece bu istekler içerisinde, kimlerin gerçekten bölge halklarının geleceğini, gençlerini, huzurunu, mutluluğunu ve emniyetini istediğini, kimlerin ise sadece kendi çıkarlarını düşündüğü görülmüş olacaktır!


Not-1: Düşüncelerimizde isabet etmişsek muhakkak bu Rabbimizin bir lütfudur. Şükrola. Yok eğer yanılıyorsak muhakkak bu da kendi nefsimizin hatasıdır. Affola.


Not-2: Tek duamız kim neye inanıyor, neye göre yaşıyor, hangi dili konuşuyor ve hangi dine inanıyorsa inansın farketmeksizin silahın, çatışmanın, kavganın, kanın, gözyaşının olmadığı bir ülke, bir bölge, bir ümmet ve bir dünyadır.


Ahmet Maruf Demir




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder