"Ümetten ulus yaratma" ibaresi, TRT Haber sunucusunun haber akışının dışına çıkarak bireysel bir Cumhuriyet yorumlamasında bulunmasıyla küllerinden âdeta yeniden doğdu.
Kitabın ortasından konuşmak gerekirse bu söylem salt bugüne ait olmayan bir CHP jargonudur. Bütün bir Cumhuriyet'in kazanımlarını, CHP zihniyetiyle eşdeğer tutmanın bir tezahürüdür.
Ki son bir asırdır yaşadığımız bunca kavganın sebebini de aslında yine bu zihniyetin, Cumhur'dan uzak bir Cumhuriyet rejimine yaslanarak pratikte sarfettiği tek tipçi ifadeler, hâl ve hareketler oluşturmuştur!
***
CHP zihniyeti, Osmanlı'nın gerileme nedenini sanayi devrimiyle başlayan ve sosyal Darwinizm ile mecz edilerek kutsallaştırılmış bir akıldan yoksunluğa bağladı.
Böylece yaratıcıdan, maneviyattan, metafizikten azade olarak (liner) ilerleyen Batıya ve beyaz adama öykünmesiyle yeni bir hayat biçimi icat etti.
Kendine, toplumuna, milletine ve coğrafyasına uzak olan bu hayat biçimi gücün sözüne hakim olduğu andan itibaren de zamanla nevzuhur ettiği coğrafya içinde karşıtını oluşturdu.
Nihayetinde, "Ulus çıkardık, ulus yarattık" bilinçaltı mefkuresi bu düzlem içerisinde yine bu kesim tarafından müthiş derecede kanıksandı.
Beyaz adama ve batı aklına ilham kaynağı olan "Olimpos Dağındaki tanrılar" gibi bu yeni hayat biçiminin tarafı olan herkeste müthiş bir kendini beğenmişlik ve güç vehmedilmesi görüldü.
Ve sonuçta, kendilerince bu yeni hayat nizamı itiraza mahal verilmeyecek kadar mükemmeldi. Herkes tarafından da kabul edilmeliydi. Dahası kabul etmeyenler göbeğini kaşıyan adam, yobaz, cahil, çağ dışı türünden yaftalamalarla öteki ilan edilmeliydi.
Öyle de oldu!
CHP zihniyeti, bu yeni hayat biçiminin dışında kalan veya kalmak isteyen herkesi düşmanı olarak görmeye başladı. Kürtler, Zazalar, Lazlar, Çerkezler, Araplar, Süryaniler, Ermeniler, Keldaniler, Aleviler, Başörtülüler, Sakallılar, Sarıklılar ve daha nicesini...
***
Cumhuriyet yönetimi azınlığın çoğunluğu yönetmesi değildir. Cumhur'un çoğunluğunun seçtiklerinin azınlıkların da hakkını teslim edeceği bir yönetim anlayışıdır.
Ama maalesef bu anlayış Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk dönemlerinde çok fazla sahadaki karşılığını gösterememiştir. Denilebilir ki o günün şartları, savaştan yeni çıkmış bir ülke ve koca ama yenik bir imparatorluğun bakiyesi olmasından dolayı yönetim anlayışında istenilen verimlilik bu anlamda sağlanamamıştır.
Tartışma şahsen bu zeminde olduğu sürece gayet olumlu karşılanmalıdır. Bir asrı geride bırakmanın artık son düzlüğündeyiz.
Meselenin bu andan itibaren yaşanmışlıklar üzerinden karşıtlık/düşmanlık oluşturmadan bir kavga konusu edilmemesi; varsa hatalarla yüzleşerek ve yine varsa olumlulukları bütün kesimlere yayarak Türkiye Yüzyılın'ı hep birlikte oluşturmak gerçeği önümüzde duruyor. Güçlü bir liderlik etrafında bu fırsatı kaçırmamak gerekiyor.
Sn. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın 28 Ekim 2022 tarihli vizyon konuşmasını da bu minvalde değerlendirmek gerektiğine inanıyorum. "GELİN" denilen bütün kesimlerdir. Burada, Mevlana'nın "ne olursan ol" çağrısına vurgu yapılmıştır.
***
Cumhuriyet artık azınlığın, salt güçlünün, vesayetin tarafı olmaktan çıkmalıdır.
Bu coğrafyanın mayası olan İslam'ın ilk dönemine benzeyen yönüyle Cumhur'un söz sahibi olacağı; hem İnsani hem de İslami olana en yakın olduğu yegane yönetim biçimiyle bütün bir kesimi kuşatmalıdır.
Bu coğrafyanın en büyük değeri ve kutsalı olan Hz. Muhammed (sav) Efendimiz dahi bu yönetim biçimini Medine Vesikası'nda çok yerinde işleme koymuştur.
Müslümanların hem idarecisi ve hem de peygamberi iken, bunun dışında kalan Medine'deki diğer unsurların oy birliğiyle kabul ettiği şekliyle sadece idareci ünvanını taşıyarak herkese eşit yaklaşmıştır. Antlaşmaya bağlı oldukları sürece de tüm kesimler Medine şehir devletinde huzur ve güven içinde yaşamışlardır.
Tanık olduğumuz bu ilk devir Müslüman pratiği ve Hammurabi'den bu yana dünya tarihi boyunca yapılan kanunlar, bizler için oluşturacağımız Yeni Sivil Anayasımız'da bir ilham kaynağı oluşturacağı kanaatini taşıyor ve gelecek nesillere çok daha özgür, çok daha adil ve çok daha güven veren bir Türkiye Cumhuriyeti bırakma duasında bulunuyorum.
Ahmet Maruf Demir

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder