29 Ekim 2020 Perşembe

Cumhuriyet'i Kutlarken...

Cumhuriyet, Cumhur'u değerli gördükçe anlamlıdır. Osmanlı Döneminin son yüzyılına yönelik reformcu şahsiyetlerin eleştirileri de sürekli bu minvalde olmuştur.


Bu nedenledir ki Cumhuriyet'in 'asıl' kurucu kadrosu geçmişi, dini, maneviyatı, geleneği elinin tersiyle itmemiştir. Daha çok Osmanlı Devleti'nin çağın gereksinimlerini karşılamayan ve  tıkanan yönetim biçimini sorgulamış ve eleştirmiştir. Bütün bunların neticesinde Cumhuriyet'in ilan edildiği gün de bu durumu ayakta alkışlamıştır.


Fakat ilerleyen zamanlarda gelişmeler arzuladıkları şekilde gerçekleşmemiştir. Cumhuriyet'in ilanıyla birlikte yönetim anlayışında, Cumhur'un yerine Mustafa Kemal'in o güne kadar ki İslâmî ve örfi patiklerinden (1. Meclis'in açılışı ve bizzat kendisinin irad ettiği hutbenin içeriğine bakılabilir.) azade, tamamen batı dünyasını ihtiva eden görüşleri, geçerli 'tek' hüküm hâline gelmiştir.


Hatta o dönemin siyasetçilerden Bekata bile şöyle yazmıştır:


"Türk Milleti padişahları, Allah'tan başka kimsenin kulu olmamak için uğurlamıştır. Halkımız, Padişahların mülkü olan toprakları, yalnız kendinin hakim olduğu mesut bir vatan yapmak davasındadır. Bunun içindir ki her Türk, vatandaş; her vatandaş ise padişah olmak için demokrasi mücadelesine gönül vermiştir. Tekrar kulun kulu olacak idiyse bütün bu macera niye?"


Aynı minvalde olmak üzere bir süre sonra Mustafa Kemal'de şu cümleyi ağzından kaçırmıştır:


"Ben Cumhuriyet'i tesis ettim. Fakat bugün idare şekli Cumhuriyet midir, dikdatörlük müdür, şahsi hükümet midir, belli değil."


Haliyle ortaya çıkan bu yeni rejim, kendisine karşı olan 'asıl' kurucu kadronun çoğunu tasfiye etmiştir.


Şahsen, Cumhuriyet'i ve Cumhuriyet'in ilanını önemsemek ile beraber tarihî gerçekleri de gözardı etmemek gerektiğini düşünüyorum.


Eğer o gün yaşananları tam manasıyla okuyup ve idrak edebilirsek eminim ki çok daha adil davranmış olacağız.


Sadece Mustafa Kemal'in değil; o gün Karabekirler'in, Orbaylar'ın, Beleler'in, Cebesoylar'ın, Ersoylar'ın, Dursunzadeler'in ve daha nicesinin Cumhuriyet'in kuruluş aşamasına kadar verdikleri mücadelelerin hakkını teslim edeceğiz.


Yok, Mustafa Kemal'in de yukarıdaki cümlesinde ifade ettiği gibi, "milli şeflik" rejiminin sürgit devam eden anlayışıyla o günleri okumaya ve hatırlamaya çalışırsak eğer, maalesef o günün liderlerinin doksan yedi yıldır yiyilen hakkını bizler de yiyeceğiz!

7 yorum:

  1. Cumhuriyetin "asıl" kurucuları kim? Cumhuriyeti kuran meclis, tümüyle CHP'den ibaretti. Tek bir muhalif milletvekili vardı; Zeki Bey (II.Türkiye Büyük Millet Meclisinin 2. Devresine yegane, müstakil Milletvekili olarak girebilen Gümüşhane Milletvekili Kadirbeyoğlu Zeki Bey)... TBMM tüm muhalif İslamcılar tasfiye edilip Cumhuriyeti kuranlar ve kıyım yapanlar belli.. Lütfen sulandırma yalım, karşımızda bir diktatör var.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Değerli yorumunuz için teşekkür ederim.

      Sil
    2. Ahmet Bey çizginiz bir türlü belli olmadı her kesime mavi boncuk dağıtıyormuşsunuz gibi geliyor

      Sil
    3. İlk yorumunuz ile bizim yazıda ifade ettiğimiz konu arasında içerik olarak fark olmamasına rağmen "sulandırmak" ile bizleri itham ettiniz. Fakat şahsen yine de bu ithamınızı görmezden gelerek katkı sunduğunuz için teşekkür etmek istedim.

      Şimdi ise bir çizgimin olmadığını söylüyor ve mavi boncuk dağıtmak ile itham ediyorsunuz.

      Halbuki yazının bütününe bakıldığında ne demek istediğimi açık bir şekilde anlamanız gerekiyordu.

      Yorumunuzu değerli bulmamdaki kasıtta buyken maalesef onu bile küçümseyici bir dille cevaplıyorsunuz.

      Her itirazınızın bir tartışma yaratacağını düşünmeyin lütfen. Herkesi de aynı düşünmeyin. Haklı olduğunuzda hakkınızı teslim edecek birileri de olacaktır bu hayatta. Ve o birileri haklı olduğunuzu belirttiği için de mavi boncuk dağıtıyor değildir.

      Saygılarımla...

      Sil
    4. Selam kardeşim. İlk yprum (Abdullahi Karakan) bana ait. Diğer yorum Google hesabı girmeyence herkesi "anonim" olarak görüyor, şimdiki yazdığım gibi.

      Yani diğer yorum, başkasına ait. Eleştiri almak da bu arada güzel.. Kötü yanı yok, kişiyi daha bir cesaretkendirir, özgüven kazandırır, daha sağlam duruşlu yapar fikri çerçecesi içinde.. Tabi hiç dikkate de alınmayacak diye bir durum içinde de olmamak lazım. Eleştiriler biraz da insanı yontar, estetik gelişir. Lokantadan biliyorum; döner şişine etler sağlandıktan sonra usta sonra traşlamaya, yontmaya başlar etleri. Güzel ve estetik dursun diye.. Bu anlamda herkesin yıntulmaya ihtiyacı var. "Sulandırma işi" belki biraz ağır oldu ama kardeşim, konu Atatürk olunca tepki biraz yüksek oluyor. Sevgi ve muhabbetimle.

      Sil
  2. Not: yazdıktan sonra, gönderi tuşuna basınca hesap isteyince adımı girdim. Yoksa anonim olara görünüyor bilginize

    YanıtlaSil
  3. Değerli yorumunuz için tekrar teşekkür ederim :))

    Selam ve dua ile...

    YanıtlaSil