6 Haziran 2015 Cumartesi

Seçime Son Kala!

Türkiye'deki Milletvekili seçimleri yarışının artık son günü! Haliyle bu coğrafyanın insanları olarak herkes bir şekilde dahil oluyor bu yarışa.

Bu yarışa dahil olanları iki sınıfa ayırabiliriz. Birinci sınıf doğrudan, ikinci sınıf ise dolaylı olarak dahil olanlar. Doğrudan dahil olanları, yani ilk sınıfı kutbunu seçen ve partizanlık refleksleriyle hareket eden bir kitle olarak tanımlayabiliriz. Bu kitlenin en büyük özelliği ise geçmişte yada şimdi hangi partiye gönül veriyorsa, o partinin söyledikleriyle salt yetinip, varsa yanlışlarını gör(e)meme durumuna hasıl olmasıdır.

Ayrıca hangi partinin partizanı olunmuşsa artık, o partiye yakın tv'ler izlendiğinden, radyo frekansları dinlendiğinden, gazeteler okunduğundan, dergiler takip edildiğinden bu kitlenin sağlıklı düşünebilmesi ve doğru bir karar vermesi de beklenmemelidir artık!

Dışarıdan bir göz ise 7 Haziran (yarın) seçimlerine baktığında bu seçimde iddialı olan dört partinin öne çıkan en başat yanlışları olarak şunları söylemesi olasıdır:¹

Ak Parti: Lider kadrosunun ümmetçi bir dile sahip olmasına karşın Milletvekili adaylarının özellikle de Kürt illerindeki adayların bu çizgiden bir hayli uzak olması bu partinin en büyük ve sıralamadaki ilk yanlışı olarak göze çarpıyor.

CHP: T.C tarihinin ilk partisi olmasına rağmen kendi halkının, yani T.C seçmeninin değerleriyle hala çatışan kamalist/pozitivist bir söyleme sahip olması bu partinin en büyük yanlışı olması noktasında hala ilk faktör olarak duruyor.

MHP: Türk ırkı dışında onlarca kavmin, dilin, rengin yaşadığı bir coğrafyada yıllardır sürdürdüğü ve bir türlü kurtulamadığı etnik milliyetçilik söylemi en büyük yanlışı olarak devam ediyor.

HDP: Seçimlerin en gözde! partisinin bu seçimlerdeki en büyük yanlışı özellikle dindar, gelenekçi tabanının değerleri ile çatışan Milletvekili aday profilleri.

7 Haziran Pazar (yarın) günkü seçimlerde öne çıkan bu partilere, doğrudan oy veren, yani iki sınıftan ilki, yukarıda da belirttiğimiz gibi partisel dürtüler ile hareket ettiğinden/edeceğinden en büyük yanlış olarak gördüğüm bu maddeleri es geçip yine bildiklerini okuyacaklardır.

İki sınıftan ikinci olanların, yani bu partilere doğrudan değil de dolaylı yönlerden -Müslümanlar; maslahat gereği AK Parti’ye, Atatürkçüler; hayat tarzları gereği CHP’ye, Ülkücüler; ırki kutsiyetler gereği MHP’ye, Solcular; iktidar karşıtlığı gereği HDP'ye- oy verecek olanların ise söz konusu ettikleri en başat nedenler ise şunlar:

1- Ak Parti: Yurt içi ve yurt dışı şer güçlerinin, genel itibari ile Türkiye halkının çoğunluğunun Suriye, Mısır, Gazze ve diğer Müslüman halklara teveccühüne, özellikle de Cumhurbaşkanı ve Ak Parti kurucusu R.T. Erdoğan'ın Ümmetçi duruşuna karşı oluşları, bu kitlenin dolaylı olarak Ak Parti'ye oy vereceğinin en büyük nedeni.

2- CHP: Cumhuriyet kavramı zırhına bürünmüş ve Atatürkçü düşünce yapısına sahip bu kitle çağdaşlaşma, modern hayat, bireysel yaşam ve "sınırsız özgürlüğün "aşırı, bağnaz dincilerin" elleriyle yok edileceğine dair endişesi CHP'ye oy vereceklerin en büyük nedeni.

3- MHP: Türkiye'nin son zamanlarda mevcut hükümet tarafından yürütülen politikalar ile parçalanmaya doğru gidildiğinin, özellikle PKK ile savaşımın, vatan/toprak/bayrak kutsallığından dolayı verilen onca "şehit" karşılığında gelinen noktanın bir ihanet olduğu düşüncesi dolaylı olarak bu partiye oy vereceklerin en büyük nedeni.

4- HDP: Bu partiye dolaylı olarak oy verecek olanların en başat, belkide tek nedeni olası bir "Başkanlık" sistemine geçişi durdurmak istemeleri.²

Tabi birde bunlardan ayrı olarak üçüncü marjinal bir halka daha var ki; o da oy kullanmayanlar. Kimisinin partilere olan belirli/tepkisel nedenleri, kimisinin de mevcut parti tüzüklerini ve seçim yasalarını akidevi bir mesele olarak görüp oy kullanmayan yada kullanmayacak olan bir kitle. Bu kitlenin de azımsanmayacak bir çoğunlukta olduğunu da ayrıca belirtmek gerekiyor.

Dipnot-1; Yanlışlar hitap ettikleri seçmen kitleleri bağlamında değerlendirilmiştir.

Dipnot-2; Aslında dün yazdığımız bu yazımız burada bitiyordu. Lakin bu yazının yazıldığı sıralarda D.Bakır'daki HDP mitinginde mel'un bir hadise vuku buldu. Önce "trafodan kaynaklı olarak meydana gelen patlama" diye basına yansıyan haber daha sonra bombalı saldırı olarak teyit edildi. Ölümlerin ve çok sayıda yaralanmanın olduğu bu saldırı üzerine konuşulacak çok şey olmasına rağmen acının hale taze olmasından dolayı herhangi bir yorumda bulunmanın doğru olmadığı kanısındayım.

Sadece acı kimin olursa olsun, nasıl olursa olsun, niye olursa olsun acı olduğunu hepimizin bilmesi gerekiyor. Ve hakeza yine her zaman söylediğimiz gibi acıları yarıştıranlardan değil acıları yatıştıranlardan olmalıyız. Kürt illerinde seçmene saldırıların ilki değil maalesef bu saldırı. Bugün HDP seçmeninin katledilmesi ne kadar acıysa, dün de Kürdistan’ın bir başka partisi olan Hüda-Par seçmeninin katledilmesi de o kadar acı vericiydi. Ki acı verici de olmalıdır!

Son olarak; oy kazanmak yada oy kaybettirmek veya kaos çıkarmak için canlara kıyacak kadar gözleri kan bürüdüğü bir siyasete, seçime, sandığa lanet olsun! diyerek sözlerimizi noktalayalım.









Hiç yorum yok:

Yorum Gönder