17 Ağustos 2024 Cumartesi

5 Dakika Beni Dinler Misiniz?

Bloomberg gelecek oniki ay içerisinde G-20 ülkeleri arasında iç karışıklık çıkma riski olanları bir grafik halinde sıralamış. Doğrusu bu grafiği çok ama çok önemli olarak görüyorum.

Sözkonusu grafiğe göre ise Türkiye açık ara birinci sırada gösterilmiş. Aslında bu durum Türkiye iç siyasetinde uzun süredir üzerinde durduğumuz konuların tezahürüne işaret ediyor.

Hadi gelin. Hep birlikte bu grafikte Türkiye'nin neden bu denli yüksek oranda çıkmasına şöyle birkaç örnekle göz atalım:

1) Özellikle 2024 yerel seçimlerinde AK Parti'nin ikinci parti olmasıyla beraber ne idüğü belli olmayan hesapların Kürt, Türk ve Arap halkları üzerinden ayrımcı, kışkırtıcı ve faşizan paylaşımlarının çoğalması.

2) Hiç gereği yokken ve nedeni hâlâ anlaşılmayan bir şekilde bir bozkurt işareti üzerinden Milli Takım'ımızın tek tipleştirilmeye çalışılması ve yine aynı işaretin bu ülkenin bir şehrinin takımı olan AmedSpor'a karşın nefret objesi olarak kullanılması.

3) Terör örgütü lideri lehine slogan atan gençlere ülke sevgisi aşılamak; birleştirici, kucaklayıcı bir dil yerine seksen darbesinde bir işkence aracı olarak kullanılan ve Kürtler özelinde derin izler bırakan Türkiyem* şarkısının dinletirilmesi. Ki daha sonrasında bu olayın bukez DEM Partisi eliyle sanki halaya karşı çıkılmış gibi kamuoyuna yansıtılması.

* Türkiye için ölmek ile "Ölürüm Türkiyem" şarkısı arasında darbe farkının olduğunu bilmek gerekiyor.

4) Diyarbekir, Batman gibi şehirlerde mevcut belediyelerin hizmet siyaseti yerine ideolojik siyaset yapmak istemeleri (mesela aynı siyaseti en büyük Kürt şehri olan İstanbul'da belediyeye yaptırmak yerine Dem Teşkilatlarının yapması!); ve buna karşılık valilik tarafından Kürtçe yazıların silinmesiyle halkın duygularının bir taraftan tahrik edilmek ve diğer yandan sömürülmek istenmesi.

5) Suriyeliler üzerinden oluşturulan kışkırtıcı dilin Kayseri gibi mütedeyyin ve barışçıl bir il üzerinden operasyon çekilerek "arınma gecesine*" dönüştürülmesi.

* "Arınma Gecesi" beş bölümden oluşan bir film serisidir. Filmi izleyenler ne demek istediğimi anlayacaktır.

6) CHP'nin son yerel seçimde birinci parti olması ve ardından oluşturulmak istenen yönetim zaafiyeti algısına paralel olarak terör örgütünün dışardan ve içerden yeniden bağımsızlık söylemli eylemselllik konseptine dönmesi.

7) Siyonist şebekenin ülkemizde kendi türevi olan Kemalist oligarkları etkileyerek ve etiketleyerek bildikleri en iyi iş olan fitne ve fesadı yaymaya çalışması.

8) Gazze ve Filistin gündemiyle toplanan ve bütün dünyaya birlik mesajı veren bir TBMM'yi hazmedemeyenlerin, mesleği provokatörlük olanları kullanarak Gazze ve Filistin gündemini sabote etmesi. Mecliste tasvip etmediğimiz bir kaosa sebep vermesi.

Vesaire...

Elbette örnekler çoğaltılabilir. Ama son aylardaki başlıca nedenler bunlar. Bu örneklemeler üzerinden genel bir değerlendirmenin yapılabileceği kanaatini taşıdığımdan bu kadarını yeterli görüyorum.

Peki, bu ülkede tek tipçi bir ideoloji ile başlayan Müslüman, Kürt, Alevi avının bir devamı olarak görülen bu duruma karşın ne yapılmalıdır?

Hiç öyle lafı uzatmaya gerek yok. Çoğunuza şaşılacak gibi gelecek ama bu konuda yapılacaklar oldukça basittir.

1) Günümüz Alman Nazi Partisi lideri işlevi gören Ümit Özdağ ve benzerlerine karşı topyekûn bir tavır alınması ve tabana, bu kesimlerin Adolf Hitler siyaseti benzerliğini taşıdığına yönelik bilinçlendirilmeler yapılması.

2) Hem bu ülke hem de bütün bir insanlık için büyük bir kazanım olan AK Parti'nin kızgın, kırgın ve küskünlerini yeniden bir araya getirilmesi ve teşkilatı içi bir eğitime ağırlık verilmesi.

3) İç barışa dair büyük bir imkan olarak gördüğüm AmedSpor'un* maçlarına Diyarbekir AK Parti Vekillerinin ve Teşkilatlarının sahip çıktığı gibi diğer illerdeki teşkilatların da sahip çıkması veya en azından o illerde bir futbol takımı üzerinden ayrımcı ve bölücü siyaset oluşturulmak istenmesine izin verilmemesi. 

*Yönetim bazında da AmedSpor'un bu hususa dikkat etmesi!

4) İvedilikle Yeni Anayasa söyleminin yeniden gündemleştirilmesi ve her türlü fikrin en yüksek sesle tartışılmaya açılması.

Böylesine bir zeminin oluşması halinde tavsiyeler elbette çoğaltılacaktır.

Bakınız. Açık ve net söylüyorum. Öncesiyle ve sonrasıyla; gideniyle ve kalanıyla eğer bir bütün halinde Sn. Cumhurbaşkanı'mız liderliğinde bir araya gelemezsek, hem bu ülkeye hem de başta coğrafyamız olsun bütün insanlığa karşı ihanet etmiş oluruz. Yazık etmiş oluruz. Ve bugüne kadar ki bütün bir kazancı da heba etmiş oluruz.

Biz Kürtlerin güzel bir sözü vardır. "Eger hûn nebin yek, hûn ê herin yek bi yek" Yani derler ki; eğer siz bir olmazsanız, bir bir yok olursunuz.

Siyonizm'in bugün Gazze'de yaptığı neyse, yarın ülkemizde de tetikçi ideolojileri eliyle yapacağı odur. Ve o gün geldiğinde bu ideolojilerin size bakış açısı küskünlüğünüze, kırgınlığınıza, kızgınlığınıza göre değil AK Parti'nin bir çayını dâhi içip içmediğinize göre olacaktır.

Son kertede...

İç karışıklık ile iç savaş birbirinden ayrı kavramlardır. Türkiye ölçeğinde bir iç savaşın olması başta kültürel sebepler olmak üzere birçok açıdan imkansıza yakındır. Lakin iç karışıklık bu ülkede daha önce tecrübe edilmiştir. Bu bile hem ekonomik hem de sosyopsikoljik olarak ülke açısından olumsuz bir durumdur.

Ahmet Maruf Demir 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder