24 Ekim 2021 Pazar

Demirtaş'ın Röportajı, Güneştekin'in Hafıza Odası Ve Kılıçdaroğlu'nun Tehditi Üzerine Kısa Kısa...

1) S. Demirtaş'ın röportajını ilk gün okudum. Özelde biz bölgedeki Kürtlerin, genelde ise bütün Türkiye halklarının aklıyla resmen dalga geçiyor.


Özetle; Neymiş, Sn. Cumhurbaşkanı'mız masayı devirmemiş olsaydı PKK on güne kadar silah bırakıyor olacaktı. Herhalde böylesine bir demagoji siyasetini dünya tarihi görmemiştir. Bu kadarına da pes ya hu!


Siyasete yeni bir soluk, yeni bir söylem kazandırdıklarını düşünüp; kendi yalan ve iftiralarına inanmak yıllardır Demirtaş'a ve partisine nasip olmuş vaziyette!


Adını koymakta zorlandığımız ama kısmen pragmatizme yakın olan bu tarz ve söylem, örgütün de beslendiği kaynak temel alındığı sürece maalesef Demirtaş ve avanesini Kürtlerin temsilcisi kılmadı, kılmaz ve kılmayacaktır.


O hâlde bizler lafı guzafı bir kenara bırakalım. Çözüm sürecinin nasıl bittiği özetle hatırlayalım: Yol kesmelerinde durmadıkları için katledilen doktorları... Yakılan araçları... Kendi evine, sokağına girmek için kimliği sorulanları... E. Dumanlı'nın G. Kışanak'ı ziyaretini... O. Baydemir'in R.T. Erdoğan'ın şoförlüğünü yaptığı arabaya bindiği için nasıl bir işçi tarafından yargılandığını... Adıyaman'daki askerin şehadetini... İki polisin evlerinde uğradıkları suikasti... 6-8 Ekim darbe girişimini... Masum insanların katledilmesini.. Gömüleceği yerde Diyarbekir/Sur başta olmak üzere hendekler kazarak silahların şehre taşınmasını... Hendeklerin batısından onca insanı ölüme sürüklemek için sürekli açıklamalar yapılmasını... Binlerce gencin ölümüne neden olanların bir kere dahi olsa özeleştiri yapmamalarını... Esnaf ve iş adamlarının anlaşmazlıklarında örgüt mahkemelerinde yargılanmalarını... Alacak-verecek sorunlarında devreye giren örgüt mahkemelerine (haraç) pay ayrılmasını... Sn. Cumhurbaşkanı'mıza, meselenin çözümü için gerekirse dediği "kefen giyerim ve baldıran zehiri içerim"i HDP ve PKK'nin kendi elleriyle gerçekleştirmek istemesini... 7 Haziran seçimi akşamı S. Demirtaş'ın, Kürtlerin sorununun çözümü için onca arayış içinde olmasına karşın Sn. Cumhurbaşkanı'mıza yönelik "korkma asmayacağız, adil yargılayacağız" demesini... Akabinde S.S. Önder'in ağzından, ittifak arayışında olan AK Parti'ye "kaçak çaylarını içip giderler" denilmesini... Dahası bu işi çözerse Erdoğan çözer diyenlerin, ki başta L. Zana olmak üzere çoğu insanın örgüt/parti eliyle tasfiye edilmesini... Kobani'de batı medyasının zehirli diliyle bir kahramanlık öyküsü oluşturularak Kürdi bölgelerinin tamamının yangın yerine çevrilmesini ve vesairesini.


Hatırlayalım (mı)?!


2) Hatırlamak demişken, bu minvalde "Hafıza Odası" için de hemen birkaç kelam edelim:


A. Güneşteki'nin "Hafıza Odası" dediği ama daha çok 28 Şubat sürecindeki N. Serter'in "İkna Odaları"nı andıran ve dahası tam da beyaz adam propagandasına benzer tezatlığı tam bir facia olmuş. Dahası acının, ölümün ve tabutun olduğu bir yerde Kürd'ün töresi gereği komşusunun dâhi müziğini dinlemediği, televizyonunu açmadığı ve düğününü ertelediği bu şehirde akşamına halay çekmek ise hafızasızlıktan öte bir şey olmamış. Heleki yüzyıllardır zenci muamelesi gördüklerinin koluna girip halay çekmek de Malcolm X'in ifadesiyle "ev zencisi" metaforuna cuk diye oturmuş.


A. Güneştekin iyi bir sanatçıdır. Aynı zamanda bölge insanıdır. Kendisine tavsiyemiz beyaz adamın tuzağına düşmemesi; onların tuzağına düşen beyaz Kürtlerin -kısmen- pragmatist ideolojilerine kendini kurban etmemesidir. Bu halkın aklıyla dalga geçenleri yine bu halkın artık nasıl hafızasından çıkarmak istediğini bilmesidir.


3) Peki K. Kılıçdaroğlu'nun 18 Ekim tarihi itibariyle bürokrasi tehdidine ne demeli?!


Biraz açık konuşmak gerekirse hoşuma gitmedi de değil hani. Teyakkuzda olmak her zaman için iyidir.


Çünkü bürokrasinin çoğunluğu maalesef hâlâ CHP idelojisine hizmet ediyor. Şaşırdınız mı? Şaşırmayın. Hata birileri bizlerin onları görmediğimizi, duymadığımızı sanmaya devam etsin. Yeter ki siz acı ama gerçek olanın bu olduğunu bilin, kâfi.


Yıllardır AK Parti'nin iktidar olmasına rağmen bürokrasideki tıkanıklığı, bunca yayvanlığı ve yavaşlığı ne yazık ki bir türlü gideremedik. İktidarın ilçe, il ve merkez (Ankara) sathında olsun, proje üretimlerinde hep bir engelle karşılaştık. Toplumunu zararına olan bürokratları hep bir koruyan ve kollayan birilerine şahit olduk.


Düşünün. İktidar partisinin teşkilatları olarak hak ve adalet savaşımını vermeye devam ettiğimiz bu günlerde bile nelerin ve kimlerin engelleriyle karşılaşıyoruz. Ah bir bilseniz?!


Bürokrasideki kliklerin çoğunluğu hâlâ CHP ve türevlerinin mantalesine sahip. K. Kılıçdaroğlu'da bunu çok iyi biliyor. Onun tehdit ettiği de geride kalan zaten çok az bir kısım. Bu toplumun menfaatine çalışan ve iktidarın projelerine alan açmak isteyen, işin bir ucundan tutan kişiler.


O yüzdendir ki toplumun maslahatı ve menfaati için gecesini gündüzüne katan R. T. Erdoğan ve onun kadrolarına ayak uydurmak için çalışan o çok az bir kısmı da bu şekilde tehdit ederek tarafınızı belli edin diyor.


İnşaallah o az kesim de bürokrasinin karanlık ve iktidara sürekli operasyon çekilen koridorlarında boğulmaz.


Hele ki 2023'ün işte neden bu kadar önemli olduğunu anlar da teşkilatların hak, adalet ve toplum yararına olan bütün proje, program ve çalışmalarında yanında durur. Bugünün birde yarınının; dahası ölümün ve ahiretin olduğunu aklından çıkarmaz. Halkın helal etmediği hakkın cezasının öteki tarafta çetin olacağını hiç ama hiç unutmaz!


Sürekli ifade ettiğimiz gibi 2023'e giderken Türkiye halklarının menfaati için koşan ve koşturan AK kadrolarının işi çok zor. Bu halkın kendi ayakları üzerinde durmasını, kendi göbeğini kendisinin kesmesini engellemek için her türlü pisliği yapacaklar. O yüzden herkesi, Yeni Türkiye'nin inşasında saflarımıza davet ediyorum. Sorunlarımızı, sıkıntılarımızı, eksiklerimizi, yanlışlarımızı ve hatalarımızı işgalci, sömürgeci zihniyetin yalan ve iftiralarıyla ve onların içerdeki işbirlikçileriyle değil, bir ve beraber çalışarak çözüme kavuşturmamız gerektiğine inanıyorum.


Ahmet Maruf Demir




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder