Eğitimin önemini bilmeyenimiz herhalde artık kalmamıştır. Bu yüzdendir ki son çeyrek yüzyılda devletler başta olmak üzere hemen herkes bu konuda elinden geleni yapmaya; aileler çocuklarına iyi bir eğitim vermek için canhıraş bir şekilde uğraşmaya, didinmeye çalışmaktadır.
Devlet okulları, ücretli okullar, etüt merkezleri, özel kurslar, hususi öğretmenler ve son dönemdeki pandemiyle birlikte hayatımıza giren uzaktan öğretim ve buna paralel olarak ihtiyaç duyulan internet, bilgisayar, tabletler... Bütün bunların hepsi geleceğimiz olan çocuklarımıza yönelik yatırımlarımız olduğu da söylenebilir.
Fakat her şeye rağmen sonuca baktığımızda, hassaten Türkiye'de hep bir şeylerin eksik kaldığını; istenilen sonucun bir türlü alınamadığını görmekteyiz.
"Bir yerlerde yanlışlıklar var!"
Bu düşünceye hemen hepimizin sahibimiz. Hatta, hepimizin yanlışlıkların neler olduğuna dair fikri bile vardır. Ve eminim ki hepsi de birbirinden değerlidir.
Bu minvalde naçizane bu yanlışlıklara ve bunları nasıl çözüme kavuşturabilirize yönelik benimde zihnimde tartıştığım çözümlemeler var. Ama ben burada bu çözümlemelere girmeyeceğim. Sadece daha önce youtube hesabımda "Bu Kez Biz Sorduk, Babamız Cevapladı" başlıklı videoda da paylaştığım bir kitap önerisinde bulunacağım.
Önereceğim kitabın adı "Beyaz Zambaklar Ülkesinde". Kendisi hakkında kısa bir bilgi vermem gerekirse eğer, kitap, bataklıklar ülkesi olarak adlandırılan bir coğrafyada, Finlandiya'da, eğitim yoluyla bir ülkenin nasıl ayağa kalktığını, tabiri caizse nasıl şahlandığını ve bunun için de yediden yetmişe bütün bir halkın ne türden fedakarlıklarda bulunduklarını anlatıyor.
Bu kısa bilgiden sonra eğitimin önemi konusuna yeniden geri dönelim. Ve bunu sizlerle bu kez bir kampanya örneği üzerinden paylaşalım.
Aşağıda daha önce gerçekleştirdiğimiz bir yardım kampanyasının videosu var. İzleyeceğiniz bu video, hayırseverlerin katkılarıyla yetimlerimiz yararına yapmış olduğumuz çalışmadan kesitler sunuyor. Eğitimin önemi konusuyla alakası ise kampanyanın %90'nının okullarımız üzerinden gerçekleşmiş olması. Öyle ki bu kampanyadan sağlanan geri dönüşler, okullar aracı kılınarak ve idarecilerimizin de müthiş derecede fedakarlıklarıyla sahiplerine ulaştırıldı.
Haliyle okullar üzerinden gerçekleşen bu yardım kampanyası sadece asıl maksadıyla sınırlı kalmadı. Aynı zamanda gönül köprüleri de oluşturdu.
Okulların bizim okullarımız... İdareci ve eğitimcimlerimizin bizim idareci ve eğitimcilerimiz... Öğrencilerimizin bizim çocuklarımız olduğu gerçeğini yeniden farketmemizi sağladı. Yukarıda bahsetmeye çalıştığımız yanlışlıklardan başlıcasının, özellikle nesilerimizin manevi boyuttaki gelişimine önem veren kişi, grup ve yapıların okullarımıza gereken ihtimamı göstermediği gerçeğini önümüze serdi.
Elbette böyle bir durumun oluşmasına etken eden nedenler yok da değil. Bu yaklaşımın yıllar öncesinden oluşan veya oluşturulan bir algıdan kaynaklandığı muhakkak. Nitekim, Kitap Kardeşliği olarak yapmış olduğumuz son kampanyada da bu algıya ve bu algının sonucu olarak yardım yapma isteksizliğine yeniden şahit olduk.
Yardıma ihtiyacı olan okullarımızı, pandemi dolayısıyla çocuklarımıza hazır bir hale getirmek istemiştik. Ama maalesef istenilen geri dönüşü -kanaatimce malum algıdan dolayı- alamadık.
Tâbi yanlış anlaşılmaya mahal vermemek için şunu ifade etmem gerekiyor. Bu demek değildir ki insanımız hayırsever, yardımsever, iyiliksever değil. Bu konuda dünyadaki diğer gelişmiş ülkelerde dahil hepsini cebimizden çıkarırız evelallah. Sadece mevzu, okullar olunca insanımızda bir ketumluk oluşuyor o kadar. Meramımızı umarım tam olarak anlatabilmişizdir.
Son kertede:
Çocuklarımıza iyi bir gelecek hazırlamak istiyor ve çocuklarımızın gelecekte iyi bir birey olmasını arzuluyorsak eğer deminden beri ifade etmek istediğim gibi iyi insanlar, iyi gruplar ve iyi yapılar (bu anlamda koşturan kişi, dernek ve vakıflar da fazlasını yaparak) okulların yalnız bırakılmaması gerektiğini daha da geç olmadan idrak etmeliler. İdareci ve eğitimcilerimizle sürekli dirsek temasında bulunmalılar. Okul bahçelerini çocuklarla ilgilenen, onlara değer veren ve gülümseyen gül yüzlü çehrelerle doldurmalılar. Popüler kültüre teşne olmamış; iyi yazar, iyi fikir adamı, iyi sporcu, iyi sanatçı örnekliklerini okullara getirerek çocukların pak zihinlerini bu prototiplerle doldurmalılar ve saire...
Eğitim konusunun kendisi ve çözümlemeleri geniş bir zaman istediği hepimizin malumudur. Açıkçası bu kadarının dâhi derdimizi anlatmaya kafi olduğunu düşünüyor ve sizi yardım videomuzla başbaşa bırakıyoruz.
Kaleminize ve yüreğinize sağlık kardeşim..
YanıtlaSil