Batı dünyasını tanıyan, tanıtan ve Müslümanların geri kalmışlığı üzerinde kafa yoran şahsiyetlerinden biri de Malik Bin Nebi'dir. Son yüzyılda İslam dünyasının Batı karşısında yenilgisinin nedenleri üzerinde epey kafa patlatan Malik Bin Nebi; "Muvahhitler Sonrası İnsanı"ndan tutunda, "İslam Dünyasının Öncülleri"ne kadar birçok başlıkta tartıştığı fikirlerini, İslam Davası kitabında bir araya getirmiştir. Biz de bu haftaki tanıtımımızda bu kitap hakkında konuşacağız.
Tabi burada "Muvahhitler Dönemi" üzerinde durmak gerekiyor aslında... Lakin konumuz kitap tanıtımı olduğundan "Muvahhitler Dönemi" ile alakalı vereceğimiz bilgiler haliyle bu tanıtımı uzatacaktır. Ayrıca bizleri konunun dışına da itecektir. Bu sebeple sizleri konu hakkında bir doktora tezine yönlendirmek daha isabetli olacaktır. "Muvahhitler Dönemi" hakkında Adnan Adıgüzel'in doktora tezi vardır. Bu konuda yapılmış ve bildiğim kadarıyla da tek çalışmadır. Tez uzun gelirse eğer yine aşağıda linkini paylaşacağım mezkur hocanın özet bir yazısına da bakabilirsiniz. İki çalışmanın linkini de aşağıya bırakıyorum. Oradan ulaşabilirsiniz!
Malik Bin Nebi'nin en fazla üzerinde durduğu husus "Sömürge Toplumu" kavramıdır. Bu kavramla batının gelişmişliğine paralel, İslam dünyasının da bu gelişmişlik karşısında kendisini pasif bir durumda konuşlandırdığından bahseder. Tamam. Sömüren oradadır. İşi de tarih boyunca hep bu olmuştur. Peki kendisini sömürüye hazır hale getiren, getirenlere ne demeli? der ve bu durumdan da yakınır.
Doğrudur. Batı, tarihi boyunca niceliği her zaman nitelikten esas görmüştür. Toprağa, toprağın verdiklerine de hep bu gözle bakmıştır. Tabiatın verdiklerine karşılık kendisine bir teşekkürü çok görmüş hatta tabiatı kendisine düşman dahi bellemiştir. Bu da hedonist olmasından kaynaklanıyordur.
Haçlı seferleriyle yeni topraklar da keşfeden Batı; bu kez bu hedonistliğini dağılmış, kendi arasında çatışmış, kitabı ve sünneti devre dışı bırakmış olan İslam topraklarına taşımaya çalışmıştır.
Yazara göre, Batının bu hedonistliği, İslam dünyasının aslında silkelenmesine, uyanmasına da vesile olmuştur. Ama yerinden kalkmayı/dirilişi yeniden nasıl başarabileceğini de bir türlü becerememiştir.
Son yüzyılda bu silkelenme/uyanış süreci birkaç örgütlü hareketi de ortaya çıkarmıştır. Fikir diriliğinin yanında ruh diriliğinin olması gerektiğinin altına çizen Malik Bin Nebi; Hasan Elbenna liderliğinde kurulan Müslüman kardeşler hareketinin fikri ve zikri bir araya getirebilen iyi bir hareket örneği olduğunu söyler. Diğer hareketlerden de bu yönüyle sıyrıldığını ifade eder. Böylece bu hareketin özü üzerinde de epeyce durur.
Son kertede... İçe dönmek, maneviyatı güçlendirmekle beraber, metotlu ve disiplinli bir çalışmayla sömürülmekten, sömürüye açık hale gelmekten kurtulmak mümkün bir hale gelebilir belki. Evet, belki. Çünkü her zaman takdir-i İlahi'de oralarda bir yerlerdedir. Yoksa Viyan'a önlerinde, Avrupa'yı almak üzere bekleyen İslam ordularının belini kıran ve sonuçta bir kazanım elde edemeyeceğini bilen Timurlenk niye yola çıksın ki...
Muvahhidler Dönemi Tez Çalışması: http://acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1512/2140.pdf
Muvahhidler Dönemi Özet Yazı: https://www.haksozhaber.net/okul/ibn-tumert-ve-muvahhidler-devleti-515yy.htm
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder