Malumu olduğu üzere ertelemek, günümüzün belki de en büyük problemlerinden başında geliyor. Birçoğumuz bu soruna bizzat kendi hayatımızda şahit oluyoruz. Sürekli bir şeyleri ertelemek kronik bir hastalık gibi her yanımızı kuşatmış durumda.
Naçizane, biz de bu sorunu aşabilme adına, sorular sorup cevapları bulmaya çalışacağız. Gayret bizden, tevfik Allah'tandır.
Nedir ertelemek?
Erteleme esasen anı yaşamaktan kaçınmaktır. Geçmişe ve geleceğe takılıp anı iptal etmektir. Geçmiş ve gelecek arasında bu günü kabusa çevirmektir.
Neden erteleriz?
Korkular... Ben bunu yapamam demeler... Kendisiyle yüzleşememe vs. durumları bizi bu hastalığa iten başlıca nedenlerdir.
Ertelemek hastalığından nasıl kurtulabiliriz?
Öncelikle kişi hayatın hızlı akışına dur demeyi başarabilmeli. Kendisiyle buluşup, iç dünyası ile iletişime geçebilmeli. Bu koca kainatın yaratıcısı kim? Benim üzerimde ne gibi etkisi var? Yaşıyorum ama varlık sebebim ne? gibi sorularla yaşamını sorgulayabilmeli. Yani, tabiri caizse hayatın ritmini yakalayabilmeli.
Peki, hayatın ritmini yakalmak nasıl sağlanabilir?
İşte tam da burada bu kez din ve dolayısıyla da namaz devreye giriyor.
Hayatın günlük ritmi en iyi namazla yakanabilir. Kişi namazla hayatın ritmini akorte edebilir.
Nasıl mı?
Elbetteki, namazı vaktinde ve sindire sindire ve tadına vara vara kılarak. Kişi namazında eğer bu ritmi yakalayabilirse, hayatındaki diğer olağan veya olağan dışı işlerde de bu ritmi yakalar ve işlerini zamanında halleder. Hiçbir işini erteleme ihtiyacı hissetmez.
Kanaatimizce, "Rabbimizin tüm emirlerinde bir hikmet var.." gereğince de namaz vakitlerin oluşumu da böylesine bir hikmeti kendisinde barındırıyor.
Mesela; Rabbimiz, ayda bir ya da istediğiniz zaman namazınızı kılın! diye buyurmuş olsaydı eğer; mümkündür ki bu konuda da sürekli bir erteleme sorunsalıyla karşı karşıya kalırdık.
Bu nedenle, denebilir ki namazlarımızın belli vakitlere göre kılınmasında bizim için ilahi bir işaret vardır.
Rabbimiz, bir nevi, iradenizi kullanın... Vaktinizi ta'zim edin... Hayatınızı disipline edin diyor!
Peki, bütün bunlardan sonra ne yapmalı?
En temelde unutulmaması gereken ertelemek hastalığı, tedrici ve artarak devam eden bir maraz olduğu gerçegidir.
Bu nedenle küçük bir iş dahi olsa yapılmasında çok ciddi bir engel olmadığı müddetçe, şahıs sözkonusu işi o an yapmalı. Dün öldü. Yarın daha gelmedi. Bugün ise can çekismekte! Elimde sadece şu anım var; bu anı en iyi şekilde değerlendirmeliyim diyerek, varsa elinde bir iş o işe sıkı sıkıya sarılmalı.
Peygamberimiz (sav)'in; "Ümmetimin tembelleşmesinden korkuyorum." Dediğini sürekli hatırda tutmalıyız. Ve eğer bu tembellik/erteleme hastalığı ahlaki bir alışkanlığa dönüşmüşse hemen düzeltmeliyiz.
En nihayetinde ise; hayatımızda hiçbir zaman ertelemeye yer vermemek için şu ayeti unutulmamalıyız: "Bir işten sıyrıldığında hemen başka bir işe koyul!"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder