Edebiyat'ın hangi dalı ile uğraşırsak uğraşalım, edebi hiç bir zaman elden bırakmamalıyız. Edebiyat kelimesinin kökünü de malumunuz olduğu üzere edeb oluşturmaktadır. Hal böyleyken nesirden şiir'e, dizeden kıt'a'ya, masaldan romana kadar idrakimiz, fıkhımız, aklımız, duygularımız hem bu bilinç üzere olmalıdır.
Bu alanlarda ahlaken edebi elde bırakmamakla beraber bu alanlar içerisinde zamir olarak kullanacağımız şahıslarda da aynı intizamı gözetmeliyiz.
Batı kültüründe yada batı kültürü etkisinde kalan günümüz "aydınlarında" bu hassasiyeti göremeyebilirsiniz. Lakin bu coğrafyanın çocukları olarak bizler, kendi ananelerimizin ve dinsel motiflerimizin yazımsal kültürümüzü oluşturduğu başat faktöre yani edebe göre hareket etmeliyiz.
Örneğin, batı kültürü baba/ded, anne/mom gibi kavramlar yerine dizi ve filmlerde de rastladığınız gibi çoğunlukla isimleri veya daha iyimser olarak varsa iş yerinde vb. alanlardaki lakaplarıyla şahıslar muhattap alınır.
İşte bu kültürdür ki, batı kültürünün "özgürlüğü" başlığı altında tüm alanlarına yansımıştır.
Bizde ise bunlar, her şeyden önce baba/ata/cet, anne/nine/pîr/mîr bir kurum adları olmaktan ziyade saygı duyulması gereken, edebe haiz, ahlak menbaı olarak nüfus eder/etmelidir.
Bu anlamda normal şartlarda anne, baba, ata, cet vd. büyüklük ifade eden kavramlarımızı hem sosyal hayatımızda ve buna binaen edebiyatımıza bir edeb içerisinde nasıl ki dahil oluyorsa; bunlar dışında kalan dinsel motiflerimiz ise hay hay ve daha bir tazim içerisinde kullanılmalıdır. Allah, peygamber, melek, kitap, alim vs.
İsterse bu bir dize olsun. İsterse bir makale yada bir roman! Edepten mugayir bir edebiyat; edebten mugayir bir yaşam, bir inanış, bir tasavvur demektir. Farkında olmasak da!

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder