Malum Ramazan Ayı. Kur'an'ın indiği ay. Geldi ve gidiyor işte. Biz de bunun farkında olarak her gece ve gündüzünün kıymetini bilerek geçirmeye çalıştık. Rabbimiz kabul etsin. Bu yüzden 19 Mayıs günü bizim için Ramazan Ayı'ının diğer günlerinden farklı olmadı. Ona da aynı özeni, aynı istirhamı ve aynı kadri verdik. Bunların dışında kalan vakitte ise Müslüman dünyada ve haliyle Türkiye'de neler olup bittiğine göz attık. Fakat bu göz atma esnasında karşılaştığımız manzara maalesef hiç de iç açıcı olmadı. Kasvetli bir gün ve geceye dönüşerek bizi düşüncelere boğan bir "19 Mayıs Kadir Gecesi" yaşadık. Sabah namazından sonra da bunları yazdık.
***
Devrim: Bir öncekini tümden yok edip, yerine yenisini getirmektir.
Islahat: Bir öncekinde bulunan yanlışları düzeltip, yerine daha iyisini yapmaktır.
Bu anlamda Hz. Peygamber (sav) devrimci değil, ıslahatçıdır. Takipçileri olarak Müslümanlara düşen de O'nun yolunda ıslahatlar gerçekleştirmektir. Sabır ederek toplumu ateşe götüren yollardan kurtarmaktır. Kırarak, dökerek değil; bıçak kemiğe dayanıncaya dek sebat göstererek vahiy ve sünnet çerçevesinde cennet yoluna çıkartmaktır.
Bu yolun haritası ise okumaktır. Açıkçası kendimizle başbaşa kaldığımız ve ibret almamız gerektiğine inandığımız bu günlerde biz de bunu yapmaya, okumaya çalışıyoruz. Okunması gereken kitaplarımız bitmeden bu günler bitecek diye korkuyor ve günde bir kitap bitirmek için kendimizi zorluyoruz. Çünkü okumadığımız zaman anlıyoruz ki Hicri ve Miladi takvimlerdeki özel günlerin çakışmasıyla kimilerinin düşünce dünyasında karmaşalar meydana gelebiliyor!
Tabi bu durumda şöyle bir soru sorulabilir: Yakın tarih örneği olarak verdiğiniz özel günlerde sadece okumayanlarda değil, okuyanlarda da yol kazaları oldu. Peki buna ne diyeceksiniz?
Diyebiliriz ki böyle bir soru cahil ve ümmi kavramlarıyla çok rahat vuzuha kavuşur.
Şöyle ki;
Şöyle ki;
Cahil: Genel itibariyle bu kavram okuma ve yazma eylemlerinden eksik kalma olarak anlaşılmaktadır.
Fakat Kur'an, bize bunun böyle anlaşılmaması gerektiğini anlatır. Doğru kullanımının devlet, toplum ya da kişilerin, Allah'ın vahiy öğretisini akıl süzgecinden geçirerek dinini/hayat tarzını oluşturmamasına karşılık geldiğini söyler.
Fakat Kur'an, bize bunun böyle anlaşılmaması gerektiğini anlatır. Doğru kullanımının devlet, toplum ya da kişilerin, Allah'ın vahiy öğretisini akıl süzgecinden geçirerek dinini/hayat tarzını oluşturmamasına karşılık geldiğini söyler.
Ümmi: Bu kavram ise daha çok Hz.Peygamber (sav) özelinde çağrışım yapmaktadır. Okuma ve yazma bilmemesi cehalet gibi tahkir edici konuma düşüreceğinden; O'nu ümmi bir peygamber olarak değerlendirmenin daha yakışık olacağına yorulmuştur. Bu şekilde yorumlanarak Müslümanların çoğu tarafından günümüze kadar kullanılmıştır.
Halbuki yine Kur'an'a baktığımızda, Kur'an'ın bize olayı böyle anlamamızın yanlış olacağını söylediğini görüyoruz. Kur'an'a göre ümmi olmak; edebiyat, felsefe, tarih, matematik gibi kitapları okuyamamak veya yazı yazmayı bilmemek değil, vahyin kendilerine ulaşmadığı kişi, toplum ve devletleri ifade ettiğini çok rahat anlıyoruz.
Halbuki yine Kur'an'a baktığımızda, Kur'an'ın bize olayı böyle anlamamızın yanlış olacağını söylediğini görüyoruz. Kur'an'a göre ümmi olmak; edebiyat, felsefe, tarih, matematik gibi kitapları okuyamamak veya yazı yazmayı bilmemek değil, vahyin kendilerine ulaşmadığı kişi, toplum ve devletleri ifade ettiğini çok rahat anlıyoruz.
Sonuç olarak... Okuyamamak veya yazamamak ümmi anlamına gelmediği gibi her türlü kitap okumak ya da her konuda yazmak cahil olmamak anlamına da gelmiyor. Her iki durumda dikkat edilmesi gereken şey kişi, toplum ve devlet nezdinde her ne yapılırsa yapılsın bütün bunların Allah'ın adıyla yapılıp yapılmadığı sorunsalıdır. Allah'ın adıyla yapılmayan her ne olursa olsun, Allah katında bir değeri olmadığını bilmek gerekiyor.
Öyleki Allah'tan bağımsız okumaya veya yazmaya başlanan vahiy bile insanı bilgili bir kibir abidesine dönüştürebiliyor. Karmakarışık bir zihin dünyasına evriltebiliyor. Neyin doğru neyin yanlış; kimin dost kimin düşman olduğunu anlamayı zorlaştırabiliyor. Şeytanlaştırıp, Allah'ın "lanetlenenlerdensin" dediği "Azazil" durumuna kadar düşürebiliyor. Nihayetinde Müslümanları ıslahatçı yapmak yerine cahilliyenin oyuncağı haline getirebiliyor.
Öyleki Allah'tan bağımsız okumaya veya yazmaya başlanan vahiy bile insanı bilgili bir kibir abidesine dönüştürebiliyor. Karmakarışık bir zihin dünyasına evriltebiliyor. Neyin doğru neyin yanlış; kimin dost kimin düşman olduğunu anlamayı zorlaştırabiliyor. Şeytanlaştırıp, Allah'ın "lanetlenenlerdensin" dediği "Azazil" durumuna kadar düşürebiliyor. Nihayetinde Müslümanları ıslahatçı yapmak yerine cahilliyenin oyuncağı haline getirebiliyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder