Evet, çırpınıyorum. Son yıllarda bu kadar kısa sürede bu kadar paylaşım yaptığımı hatırlamıyorum. Peki beni buna sevkeden dert ne?
Mustafa Kemal veya başka bir şey düşmanlığı mı? Hayır! Biz kimseye düşman değiliz. Biz her kişinin ve ideolojinin makul bir çerçevede doğrusu ve yanlışlığıyla tartışılmasından yanayız.
Çünkü biz, gücün sözünden ziyade sözün gücünü savunuyoruz.
Nasıl mı?
Hemen söyleyeyim. Gazze veya asıl gündemlerimiz... Yani üzerinde durmamız, konuşmamız, maddi ve manevi desteklerimizi gerektiren gerçek meselelerimiz için daha önce dediğim gibi bu ülkede önce Kemalizm ile yüzleşmemiz gerekiyor.
Bu ülkede Kemalizm ile yüzleşmeden bizi üzen, yüreğimizi dağlayan, içimizi kanatan ve bir nevi Siyozmin tezahürleri olan hiçbir meselede gıdım yol alamayız.
Öyle de değil mi? 21 yıllık AK Parti iktidarlarımız döneminde başörtüsünden, Kürtlerin taleplerine ve daha nicesine dahi ne bedeller ödeyerek (o da ancak) aştığımız ortada duruyor.
Azınlığın tahakkümünün, çoğunluğun iradesine galip gelmesini başka neyle açıklayabilir iz ki?!
Hayır efendim! Ben bu dayatmayı kabul etmiyorum. Edemiyorum. Deprem sürecinde dâhi Mustafa Kemal tablolu sahneleriyle yalan haberler yayan Kemalistlerin dayatmasına, gündemlerimizi saptırmasına, cambaza bak cambaza replikleriyle toplumu ayrıştırmasını kabullenemiyorum.
Son birkaç günde yaşadıklarımıza bakın. Bu toplumun fay hatlarıyla nasıl da oynanıyor?Cumhuriyetin ilk yıllarında yaşanan Şeyh Said, Menemen, İzmir İktisat Kongresi ve sonrasında gerçekleşen olaylar ile ne kadar da benzerlikler taşıyor?
12 Şehit vermişiz. Ama terörle işbirliği içinde olanlar, konuyu birden bütün Kürtleri hedef almaya dönüştürebiliyor.
Diyarbekir Cezaevi müzeye çevrilecek. Ama o cezaevinin işkenceci müdürü Esat Oktay'ın adı nasıl oluyorsa bir okula verilerek bütün bir toplum tahrik edilebiliyor.
Suudi Arabistan'da kupa maçı oynanacak. Her şey tamam. Protokol yapılmış. Ama son dakikada bazı zorlama talepler ile baskıcı zihniyet ortaya çıkıp birden konu devletler arası arabozuculuğa, oradan da İslam düşmanlığına, Kabe'ye hakarete evrilebiliyor. O da yetmiyor. Fetocu hesaplar eliyle koskoca bir ülke kışkırtma tuzağına düşebiliyor.
Dünden beri ister medya ister sosyal medya da olsun, Türkiye kamuoyunun sinir uçlarına dokunup gündem birden onura, gurura, milli ve manevi değerlere, siyasi sloganlara, futbol taraftarlığından çıkarak parti tarafgirliğine ve hatta savaş çığırtkanlığına dâhi varabiliyor.
Bu fitne ve fesatlığın önünde durmak gerekiyor. Hep birlikte durmak gerekiyor. Bu toplumun bütün kesimleriyle durmak gerekiyor.
Durmak ama... Sadece durmak. Yoksa bunların derdi herkesi harekete geçirip bu ülkeyi Gezivari yeni bir kargaşaya, kavgaya götürmek. İşte bunun üstesinden gelebilmemiz için biraz durmamız ve aklı selim bir şekilde düşünüp Kemalizm ile yüzleşmemiz gerekiyor.
Yoksa ne dün olduğu gibi, ne bugün ve ne de bugünden sonra Kürdüyle, Türküyle, Zazasıyla, Arabıyla, Lazıyla ve daha nice etnik unsuruyla, mezhep ve meşrepleriyle bizi bir arada tutan İslâm üst kimliğinin vermiş olduğu tarihi misyonumuzu ve sorumluluğumuzu hiçbir alanda gerçekleştiremeyeceğiz!
Aslında bu süreç bize bir hakikati göstermesi ve Sn. Cumhurbaşkanı'mız Recep Tayyip Erdoğan'ın omuzlarındaki yükün ne denli ağır olduğu açısından da anlaşılır olmuştur.
Ahmet Maruf Demir

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder