31 Mayıs 2020 Pazar

Atakan Arslan Olayı Diyarbekir'e Ne Söylüyor?

Hayat, Boşluk Kabul Etmiyor!

Doğru, pasif kaldığı sürece aktif yanlış karşısında hiçbir değerinin olmadığı bilinen bir olgudur. Bu yüzden denilebilir ki pasif doğruluk dolaylı olarak aslında bir şerdir. Çünkü boşluk kabul etmeyen hayat karşısında pasif doğru aldatıcıdır ve hiçbir değeri yoktur. 

Ne demek istediğimizi Diyarbakır örnekliğinde biraz daha açmaya çalışalım. Mesela, Diyarbakır'da kayyum öncesi belediyecilikte yapılan işlere bir bakalım. Hem alt hem üst yapının iyileştirilmesi adına yapılan işlerde sürekli cılız kalındığı bir vaka... Ama buna rağmen HDP adaylarının seçimleri kazandığına şahit oluyoruz. Ve her seçim sonrasında, diğer partilerin "peki bu nasıl oluyor?" sorusuyla karşı karşıya kaldıklarını görüyoruz. Oysa bu sorunun cevabı oldukça basit: Hayat boşluk kabul etmiyor!

Peki Bu Nasıl Oluyor?

Şöyle ki... Toplum ve geleceğin seçmeni gençlerle ilgili çalışmalar yapılmadıkça "peki bu nasıl oluyor" sorusu sorulmaya devam edilecektir. Özellikle hükümetler nezdinden istediğiniz kadar bir şehrin çehresini değiştirmek için hizmetlerde bulunun. Eğer siz fikirsel anlamda o toplumun gençleri için alternatifler oluşturmuyorsanız sizler için kaçınılmaz son her defasında aynı olacaktır.

Diyarbakır'daki durum budur. AK Parti hükümetleri eliyle şehre yığınla hizmet yapılmıştır. El-Hak doğrudur. Lakin buna karşın seçimlerde elde edilen sonuç hiçbir vakit istenilen gibi olmamıştır. Bunun nedeni bellidir. Nedeni, yıllardır göz ardı edilen ve ideolojik saplantı dışına bir türlü çıkarılmayan gençlerdir. Çünkü hayat boşluk kabul etmemektedir!

İşin bu kısmında HDP ve türevlerinin belediyeler aracılığıyla Diyarbakırlı gençlere yönelik ideolojik çalışmalarını gözden kaçırmamak gerekiyor. Dimağlarına, -kendilerince doğru buldukları- belli bir ideolojinin zerk edildiği gençlerin o toplumun geleceğini oluşturacağını unutmamak gerekiyor. Ve böylece hayatın boşluğu kabul etmediği hakikati bütün çıplaklığıyla konunun muhataplarının önünde duruyor.

Doğru , Hayatın Her Alanında Olmalıdır.

Hayatın boşluk kabul etmediği hakikati birçok alanda değerlendirmeye matuftur. Bunlardan biri de adli suç olaylarıdır.  Bu konuda da örneğimiz içimizi acıtsa bile yine Diyarbakır olacaktır. Diyarbakırlı gençlerin durumu, 'doğru' olanın tersi bir istikamette seyrettiği aşikardır. Şehirdeki uyuşturucu, alkol, kumar ile paralel seyreden adli suç oranının yüksekliğine baktığımızda konunun ne denli vahim olduğu ortaya çıkacaktır.

Uzatmamak için istatistiki bilgiler vermeyerek; suç ve suça teşvik unsurlarının Diyarbakır'da hayli kabarık olduğunun bilinmesinin kanaatimizce yeterli olacağını düşünüyoruz. "Neden böyle?" sorusunun cevabı da yine aynıdır. Çünkü hayat boşluk kabul etmemektedir. Gençleri suç ve suça teşvik unsurlarının dışına çıkaracak alternatifler oluşturulmadıkça bu hep böyle olacaktır.

Atakan Arslan Ve Görmezden Geldiklerimiz...

Bunu en son kimlik kontrolü yapmak isteyen bir polis memuruna yapılan menfur saldırıda gördük. Diyarbakır 5 Nisan Mahallesi Sakarya Caddesinde görevini yapan polis memuru Atakan Arslan'ın kalleşçe katledilmesi, başta yetkililer olmak üzere hepimize bir şeyler söylüyor. Elbette söylenecek hiçbir şey bu dakikadan itibaren polis memurunu geri getirmeyecektir. Ardında bıraktığı eşinin ve evladının acısını dindirmeyecektir. Ama en azından bundan sonraki süreçte bu gibi acı verici hadiselerin önüne geçecektir. Atakan Arslan gibi polis memurları başta olmak üzere bütün toplumun salahiyetine sebep olacaktır.

Nasıl?

Diyarbakır'da ivedilikle atılması gereken üç adım vardır:

1) Şahsımın da ikamet ettiği Diyarbakır Bağlar ilçesinde sosyopolitik bir çalışma yapılmalıdır.

2) Fatih Mahallesi, Kuruçeşme ve Hatboyu üçgeninde kapsamlı bir güvenlik ve ıslahat projesi ele alınmalıdır

3) İlk iki madde Tolstoy'un Diriliş kitabında suç ve suçlulara yönelik tartışmaya açtığı konular üzerinden gerçekleştirilmelidir. Ve bu kitap Adalet ve İç İşleri Bakanlığı tarafından bu kurumlarda çalışan herkese okutulmalıdır.

Çağrı...

Başta Diyarbakır Valiliği olmak üzere bürokrasiden STK'lara varıncaya dek şehrimizin kurum ve kuruluşlarının gençlerimize yönelik çalışmalar yaptığını biliyorum. Fakat bu çalışmalar birçok nedenden dolayı nakıs kalmaktadır. Lakin Atakan Arslan olayı bize bir kez daha göstermiştir ki gençlerimiz için hiçbir mazeret geçerli değildir. Toplumun her kesiminden geniş katılımlı istişarelerle gençlerimize aktif doğru örnekliğiyle ulaşılmalıdır. Hiçbir şey için hala geç değildir.

Atakan Arslan Olayının Yaşandığı Yerdeki İzlenimlerim Ve Edindiğim Bilgiler...

Görev mahallinde kendisini tanıyan esnaflardan birkaçıyla görüşme imkanım oldu. Atakan Arslan hakkında aralarının gayet iyi, sürekli güler yüzlü ve hoş sohbet biri olduğu yönünde bilgiler verdiler. Çay ikramlarını kabul eden ve halkla sağlıklı bir diyalog içinde bulunduğunu söylediler. Başka şehirlerde yaşayanlar için bu ifadelerin ne anlama geldiği belki fazla idrak edilemeyebilir. Ama uzun yıllar devletin soğuk yüzünü görmüş Diyarbakır halkı için bunlar çok şey demektir!

İzlenimlerim neticesinde dikkate değer bulduğum ve paylaşmak istediğim diğer bir konuda olayın yaşanmasından sonra emniyet mensuplarının davranışlarıdır. Daha sonra olay yerini görmem ve de esnaftan aldığım bilgiler Diyarbakır Emniyeti'nin taktiri hak eden bir görüntü sergilemiş olduğudur.

Bu gibi olayların akabinde yaşanan acı tecrübeleri bizzat "yanağımda" hisseden biri olarak diyebilirim ki çok şey değişmiştir. İstisnai durumlar olsa da, hem hendek olaylarında hem de Atakan Arslan gibi olaylarda emniyet güçleri iyi bir sınav vermektedir.  Kırılgan bir fay hattına sahip Diyarbakır gibi yerlerde olayı farklı yerlere çekebilecek mahfillere açık kapı bırakmamaya çalışılmaktadır. Son olarak Atakan Arslan cinayetinde, zanlının evinden alınan annesine gösterilen tutumdan, oradaki esnafa kadar oldukça sağduyulu bir davranış içinde bulunulmuştur. Haliyle emniyet mensuplarının bu tavırları oldukça üzücü olan hadiseler karşısında yüreğimizi ısıtan yegane sebep olmaktadır.

Son Söz...

Elbette son dönemlerde emniyet mensupları içerisinde hoş olmayan görüntülere imza atanlar da yok değildir. Nahoş görüntülere neden olanlar hakkında da zaten hızla işlemler yapılmaktır. Eminim ki bireysel hatalarıyla bütün bir emniyet camiası hakkında farklı algılar oluşturan  ve oluşturacak karakterler gün geçtikçe daha da minimalize olacaktır.

Dua...

Atakan Arslan'a rabbimizden mağfiret diliyor ve kendisini şehitlerden kılmasını niyaz ediyorum.  Geride kalan yakınlarına ise baş sağlığı diliyorum.

Not: Daha önce yine bu minvalde kaleme aldığımız Bir Bağlar Hikayesi: Âşık İle Mâşuk başlıklı yazımızı  https://ahmetmarufdemir.blogspot.com/2020/05/bir-baglar-hikayesi-ask-ile-masuk.html?m=1 linkini tıklayarak okuyabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder